14 Mayıs 2023’de Cumhurbaşkanı ve Milletvekilliği seçimi için sandık başına gideceğiz.

Her iki seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Seçimlere az bir süre kala maalesef acı bir gerçekle karşı karşıyayız.

Bu seçimlerde ilk defa PKK, PYD, YPG, DEAŞ gibi bölücü terör örgütleriyle FETÖ terör örgütü meşrulaştırılıyor, sandığa getiriliyor.

14 Mayıs oyunu bozma seçimidir. İktidar ve muhalefet partilerine gönül verenler kardeşlerimiz şehitlerimizin kanının yerde kalmaması için oylarıyla terör örgütlerinin bu oyunlarını bozmalıdır..

Oy bir vebaldir. Oy bir namustur, oy bir şereftir. Bu seçim başka seçimlere benzemiyor. Oyun büyük…

Hatırlayınız: Millet İttifakı'nın adayı açıklanır açıklanmaz terör yuvası Kandil, kandilin dışında dağlardaki terörisler, teröre destek veren milletvekilleri ve FETÖ, beyanat vermeye başladılar:

Özetle dediler ki: ‘'14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı alaşağı edeceğiz, cezaevlerinin kapılarını kıracağız, Apo'yu çıkaracağız, Türkiye'yi eyaletlere böleceğiz ve cumhuriyeti değiştireceğiz' diye.

Aynı şeyleri 2 yıl önce ABD Başkanı söylemişti. Ne demişti; ‘'Darbe denedik olmadı. Vesayet uyguladık olmadı. Tayyip Erdoğan'ı artık seçimle indireceğiz. Muhalefeti destekleyeceğiz. Recep Tayyip Erdoğan'ı indireceğiz'’

Terör odaklarının bu oyununa gelmemeliyiz. Terör ve yandaşlarına verilecek her oy mermi olarak Mehmetciklerimize sıkılacaktır…

Türk milleti olarak bugünlere kolay gelmedik.

Bir su matarasına, bir kundura bağına, bir tüfek kayışına, bir lokma ekmeğe, bir silah mermisine muhtaç günlerden geldik.

Bizim gibi toplu bir İstiklal Savaşı vermiş milletlerin sayısı çok değildir.

O savaşları yaşamış, cephede kanını, kolunu, bacağını bırakmış insanlarımızdan bir kısmı hala aramızda yaşıyorlar.

Son yüzyılda dünya bir Balkan, iki dünya savaşı yaşadı.

İlk dünya savaşında 10 milyon insan can verdi.

Kaybolanların sayısı 15 milyon…

Her üç savaş da ya topraklarımız üzerinde veya çevremizde yapıldı.

Bugünkü nesiller, o günleri yaşamış insanların hatıralarını dinleyerek büyüdüler.

Haçlının, Rus’un, Yunan’ın günah izleri; Taşımızdan-toprağımızdan henüz silinmedi.

Hal böyleyken; Acaba bu acı günlerden alınacak ibret dersi son günlerde nasıl unutuldu?

İstiklal için savaş vermiş, savaş kazanmış bir milletin çocukları devletine nasıl başkaldırıyor…

Karakollara, okullara, devlet kuruluşlarına baskın düzenleniyor…

Polis ve jandarma arkadan vurabiliyor…

Masum çocuklar, hamile kadınlar kurşuna diziliyor…

Henüz uzak olmayan günlerde düşman çizmesi altından kurtarılan vatanda insanlarımız birbirine düşürülüyor…

Bunu yapan terör örgütleri destekleniyor ve muhalefetin inanılmaz destekleriyle Gazi Meclise girecekler…

Millet olarak toparlanmaya, asgari müşterekte birleşmeye, birlik ve beraberlik içinde yaşamaya muhtacız.

Doğu-batı, kuzey-güney, yaşlı-genç, okuyan-okumayan, işçi-patron, amir-memur, asker-sivil demeden toplu bir bütünleşme, birlik-beraberlik hamlesi yapmalıyız…

Ülkemiz ekonomik eğitim seferberliği paketleri yanında birlik-beraberlik paketine de muhtaçtır.

Durumumuz “Boş ver” anlayışına uygun değildir.

Yüzyıllarca “Nizam-ı âlem”i temsil ettik.

Millet olma tecrübemiz hiçbir millette yok…

Tarihin en güçlü ordularını, dünyanın en büyük imparatorluklarını kurduk. Yeraltı-yerüstü zenginliklerimiz, tarihi, stratejik, demokratik imkânlarımız düşmanlarımızı kıskandıracak kadar güçlü…

Bu imkânları hakkıyla değerlendirebilirsek hem bölge, hem dünya barışına yön verecek ışıklı pırıltılı bir ülke olabiliriz.

Komünizmin çöküşüyle birlikte bu bölgede kurulan Türk devletleri bizim liderliğimizi bekliyor.

O halde neden bir ve bütün değiliz?

Bazı İnsanlarımız niçin devlete karşı gelme yolunu seçiyor?

Kuzeyden, batıdan, güneyden, doğudan tam bir ateş çemberi içerisindeyiz! Rusya’nın dağılmasına rağmen kuzeyimiz yine Demirperde…

Batı komşumuz bir Türk düşmanlığı cezbesinde…

Ayakları henüz yere basmayan güney ve doğu komşularımız kardeş kavgasında…

Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de;

“Birbirinizle ihtilafa düşerek çekişip durmayın. Aksi halde başarısızlığa düşersiniz. Gücünüz, kuvvetiniz kaybolup gider…”. buyuruyor.

Yine başka bir Ayet-i Kerimede:

“İnanmayanlar bile birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Şayet siz böyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve kargaşa ortaya çıkar. Buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz, Veda Hutbesi’nde: “Sakın benden sonra ihtilafa düşüp, birbirinizin boynunu vurmayınız” buyurmaktadır.

Ayet ve hadislerdeki ikazlar bizi derin-derin düşündürmelidir.

Aksi takdirde bu ikazların muhatap ve mahkûmu oluruz.

Dünya yürüyor… Yürüyen, ilerleyen dünyada durmak, çağın ve ihtiyaçların gerisinde kalmaktır.

İslam dini fitneyi yasaklamış bir dindir.

Bizi birbirimizle kavgaya götürecek hiçbir problemimiz yoktur.

Menfaatimiz kavgada değil, birbirimizi sevmededir.

Bölüşemediğimiz nedir?

Yüzümüzü ağartan bir sevgi ve kucaklaşma ile yokluğun üzerine yürümek varken, kavga etmek nedendir?

Seçim atmosferi içinde olduğumuz şu günlerde bu soruları herkes birbirine sormalıdır.

Geçmişimizin ve geleceğimizin sırtımıza yüklediği ağır sorumlulukları birlikte çözmeliyiz.

Bu bizim gerçek kurtuluşumuzun başlangıcı olacaktır.

Ssçim için sandık başına gittiğimizde kabin içinde 5 saniye düşünelim ve mührümüzü çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için kullanalım.

Hoşça kalınız.