Türk milleti olarak bugünlere kolay gelmedik.

Vatan topraklarımız içinde bir su matarasına, bir kundura bağına, bir tüfek kayışına, bir lokma ekmeğe, bir silah mermisine muhtaç günlerden geldik.

Bizim gibi toplu bir İstiklal Savaşı vermiş milletlerin sayısı çok değildir.

O savaşları yaşamış, cephede kanını, kolunu, bacağını bırakmış insanlarımızdan bir kısmı hala aramızda yaşıyorlar.

Son yüzyılda dünya bir Balkan, iki dünya savaşı yaşadı.

İlk dünya savaşında 10 milyon insan can verdi.

Kaybolanların sayısı 15 milyon…

Her üç savaş da ya vatanımız üzerinde veya çevremizde yapıldı.

Bugünkü nesiller, o günleri yaşamış insanların hatıralarını dinleyerek büyüdüler.

Haçlının, Rus’un, Yunan’ın günah izleri; Taşımızdan-toprağımızdan henüz silinmedi.

Hal böyleyken; Acaba bu acı günlerden alınacak ibret dersi son yıllarda vatan topraklarımızda nasıl unutuldu?

İstiklal için savaş vermiş, savaş kazanmış bir milletin çocukları vatanına, milletine, devletine nasıl başkaldırıyor?..

Karakollara, okullara, devlet kuruluşlarına nasıl baskın düzenleyebiliyor?

Polisi, jandarmayı nasıl arkadan vurabiliyorlar?

Masum çocuklar, hamile kadınlar nasıl kurşuna diziliyor?

Henüz uzak olmayan bir tarihte düşman çizmesi altından kurtarılan vatanımızda insanlarımız nasıl birbirine düşürüldü?

Millet olarak toparlanmaya, asgari müşterekte birleşmeye, kutsal vatanımızda birlik ve beraberlik içinde yaşamaya muhtacız.

Doğu-batı, kuzey-güney, yaşlı-genç, okuyan-okumayan, işçi-patron, amir-memur, asker-sivil demeden yüce vatanımızda toplu bir bütünleşme, birlik-beraberlik hamlesi başlatmalıyız.

Vatanımızda ekonomik eğitim seferberliği paketleri yanında birlik-beraberlik paketine de muhtacız.

Durumumuz “Boş ver” anlayışına uygun değildir.

Yüzyıllarca “Nizam-ı âlem”i temsil ettik.

Vatan ve Millet olma tecrübemiz hiçbir millette yok…

Tarihin en güçlü ordularını, dünyanın en büyük imparatorluklarını kurduk. Yeraltı-yerüstü zenginliklerimiz, tarihi, stratejik, demokratik imkânlarımız düşmanlarımızı kıskandıracak kadar güçlü…

Bu imkânları hakkıyla değerlendirebilirsek hem bölge, hem dünya barışına yön verecek ışıklı pırıltılı bir ülke olabiliriz.

Komünizmin çöküşüyle birlikte bu bölgede kurulan Türk devletleri bizim liderliğimizi bekliyor.

O halde bazı konularda neden bir ve bütün değiliz?

Bazı İnsanlarımız niçin vatanına, milletine, devletine karşı gelme yolunu seçiyor?

Kuzeyden, batıdan, güneyden, doğudan tam bir ateş çemberi içerisindeyiz! Rusya’nın dağılmasına rağmen kuzeyimiz yine Demirperde…

Batı komşumuz bir Türk düşmanlığı cezbesinde…

Ayakları henüz yere basmayan güney ve doğu komşularımız kardeş kavgasında…

Dünya yürüyor… Yürüyen, ilerleyen dünyada durmak, çağın ve ihtiyaçların gerisinde kalmaktır.

Vatanımızda bizi birbirimizle kavgaya götürecek hiçbir problemimiz yoktur.

Menfaatimiz kavgada değil, birbirimizi sevmededir.

Bölüşemediğimiz nedir?

Yüzümüzü ağartan bir sevgi ve kucaklaşma ile yokluğun üzerine yürümek varken, kavga etmek nedendir?

2023’lü yılları yaşadığımız şu günlerde bu soruları herkes birbirine sormalıdır.

Geçmişimizin ve geleceğimizin sırtımıza yüklediği ağır sorumlulukları birlikte çözmeliyiz.

Bu bizim gerçek kurtuluşumuzun başlangıcı olacaktır.

ÖNCE VATAN...Gerisi teferruat.

Hoşça kalınız.